YAPTIĞINIZ EN BABA SÜRPRİZ NE?
Bunu size soruyorum, kendim de şimdi anlatacağım..İster MİM olarak algılayın, bir yazı hazırlayın; ister yorum yazarak anlatın. Ama her şekilde çok eğleneceğimize ve hoşça vakit geçireceğimize ben eminim, sizin de inanmanızı istiyorum. Ben, 2 yıl önce Şubat ayında gerçekleştirdiğim bir sürprizden bahsedeceğim. Bu anımı kime, kimlere anlattıysam huşu içinde hep birlikte güldük. Sizi de anneler günü arifesinde biraz tebessüm ettirebilirsem ne mutlu bana. Bu vesileyle hepinizin ANNELER GÜNÜ' nü kutluyorum..
İki yıl önce Şubat ayında İstanbul' daki kız kardeşim safra kesesi ameliyatı olmak üzere hastaneye yattı. Yanında refakatçi olmak için teklifte bulundum fakat eşi izin almış, o bulunacakmış. 'Gerek yok, sağol' dedi. Malum biz topyekün İzmir' liyiz, annemiz de burada, O oralarda yalnız. Ameliyat günü sabahtan telefonla yoklamaya başladım, herşey yolundaydı şükür. Girdi, çıktı, ayıldı vs..Ertesi akşam da oğlum İstanbul' dan İzmir' e gelecek dinlenmek üzere. Bir yandan kardeşim orada öyle, aklım onda. Diğer yandan oğlum gelecek, burada olmam lazım. Ama kardeşimi o durumunda bir kerecik görmezsem de gözüm açık gideceğim:) tabiri caizse..Şeytan dürtüklemeye başladı o saatlerde..
İnternete girdim, otobüs firmalarına şöyle bir göz attım, bu akşam gidiş-ertesi akşam dönüş bileti için. Niye ertesi akşam dönüş? Çünkü oğlan da dönecek, sabah yakın saatlerde iner, birlikte gelmiş sayılırız..Hem kardeşimi görmüş ve içimi rahat ettirmiş, hem de oğluma yetişmiş olurdum. Derken şeytan yapacağını yaptı ve oğlanın otobüs firmasına ve saatine göz dikildi ! Arayıp, binbir kıvırtmayla Ataşehir' den kaçta bineceğini, hangi firmayla geleceğini sordum ve öğrendim: 23.00 Ataşehir otobüsü ve Pamukkale Turizm.. Hemen firmayı aradım, önce ilk geceki gidiş biletini rezerve ettirdim. Kız artık benim adımı - soyadımı biliyor yani.. Bürodaki kızla sonraki diyalog şöyle:
Ben : Peki canım, yarın gece Ataşehir' den 23.00' te bir otobüsünüz varmış İzmir' e, öyle mi?
Görevli : Evet hanımefendi, var.
Ben : Oğlumun bileti varmış o otobüste, bakabilir miyiz?
Görevli : Oğlunuzun adı Ulus mu? (soyadından çıkardı zaar ! )
Ben : Evet..
Görevli : Oğlunuza 3 no' lu koltuğu vermişiz, yanındaki 4 no' lu koltuk boş, ister misiniz?
Ben : ...............................!!!!!!!........................:))))))))))))))))) (İçimden): Akıllının zoruna bak hele, soruyor bir de !
Ben : Tabii tabii.. Süper.. Daha ne olsun, hemen ayırın orayı bana.. (aynı otobüste yan yanayız, düşünün)
Sonrasını artık tahmin etmeye başladınız tabii az çok..Ama ben yine de anlatayım..Hemen atlayıp gittim ve biletleri aldım. Akşamına yola çıktım. Ama bu gidişten ne kardeşimin, ne oğlumun, ne annemin, ne de ablamın haberi var..Sürpriz.. Bir tek eşim biliyor:)
Biraz vapur bekledik Topçular' da. O nedenle varışım gecikti. Sabah saat 9.30 gibi boğaz köprüsünden aradım kardeşimin eşini, son haberlerini aldım. 'Ben de Karşıyaka' ya indim, işlerim vardı, siz ne zaman çıkıyorsunuz hastaneden?' dedim (yalan tabii:) Öğle saatlerinde imiş. Çaktırmadan soruyorum ki, boşuna hastaneye gidip de kapı duvar bulmayayım.. Taksim' den atladım bir taksiye, iki dakikada Amerikan Hastanesi.. Çıktım kapılarına, ama kalbim küt küt atıyor. Hemşire 'ziyaretçiniz vaar' dedi tüm sevimliliğiyle. İçeriden gelen 'buyruuun' sesiyle daldım odaya. Şaşkınlık vakasının ilk perdesi oynanmaya başladı:)) Kardeşimin ve eşinin suratlarını görmelisiniz..'Sen nerden çıktın? Bir gün için İstanbul' a gelinir mi? Çılgın mısın sen? İyiyim ben, merak edecek bir şey yok..' falan filan.. Neyse birlikte çıktık hastaneden, eve gittik. Akşama kadar beraber zaman geçirdik. O, laparoskopik cerrahinin sonrasına ait şişkinlik sıkıntılarıyla boğuştu; ben ise nöbetçi muhabbetçilik yaptım ona.. Bir yandan da oğlumu zırt pırt arıyorum: 'Annecim, bak maça dalıp otobüsünü kaçırma, sabah da bizi servis beklerken ağaç etme' (güya onu karşılayacağız ya !)... Derken benim dönüş saatim geldi..
Ben İstinye' den yani Avrupa yakasından bindim otobüse, oğlum Ataşehir' den binecek. Ama benden haberi yok. Biz onu İzmir' de sabah karşılayacağız sanıyor:)) Köprüyü geçti, Ataşehir' e yaklaştı otobüs. Muavine, geçici olarak arkadaki boş koltuklardan birine geçmek istediğimi ve yapacağım sürprizi anlattım kısaca.
Gencin suratına bir gülümseme yayıldı ve 'tabii efendim' dedi. Arkadaki koltuklardan birine çöktüm, küçüldüm, önü gözetliyorum. Otobüs terminalde durdu, yolcular biniyor. Baktım benimki geçti otobüsün önünden ve bindi. En öndeki koltuk bizim zaten. Şöyle bir bakınıp oturdu yanına kimin oturacağını bilmeden. Arkadan kalkıp yavaşça yanına süzüldüm ve ensesine dokunup ciddi bir ses tonuyla 'beyefendi, yanınızda kimse yoksa oturabilir miyim?' dedim. Döndü veee....Tatatataaaaaam... Kaldı tabii.. Kaldı. Bakıyor, şaşkın şaşkın bakıyor. O kadar şaşkın ki ben çılgınlar gibi gülüyorum, muavin genç de merakla bizi izleyip gülüyor..Oturdum yanına gülmeye devam ederek. Şöyle bir geriye gitti, bana baktı ve 'ne yapmaya çalışıyorsun yahu anne?' deyip o da gülmeye başladı. Sarmaştık, koklaştık, güldük güldük güldük. Hatta sabaha kadar uyuduk uyandık, güldük. Çok güzeldi çok..
Ve ben bu anımı, dediğim gibi, ne zaman anlattıysam kafileler halinde gülme krizi geçirdik. Böylece:
1- Benim ne çılgın bir anne olduğum anlaşıldı..
2- İstanbul' da her taşın altından çıkabileceğim idrak edildi !
3- Sürpriz yapmanın ve yapılmanın ne muhteşem bir şey olduğu görüldü..
Daha ne olsun..Sürpriz yapanlarınız bol olsun..
0 yorum:
Yorum Gönder